TÜRKİYE'NİN İLK ÜNİVERSİTE GAY KULÜBÜNÜ KURDULAR

RÖPORTAJ: Taylan Efe ÇEKİ

Akşam Gazetesi, 25 Mart 2007

Türkiye’de ilk kez YÖK’e bağlı bir üniversitede legal olarak eşcinsel öğrenci kulübü kuruldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT’nin (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel-Travesti Kulübü) kurucularından Aykan Safoğlu ve Serkan Zihli hem kulüplerini hem de var olan homofobiyi anlattılar.

Mitolojiden gelip 2000’li yıllara dayanan bir gerçek var. Belki de bugüne kadar buzdağının su üstündeki kısmı kadar görülebildiler. Ancak onlar vardı ve her yerdeydiler; eşcinseller... Özellikle sanatta ve modada alkışlara boğulan farklı cinsel kimlikler artık akademiler aracılığıyla konferans salonlarını da doldurmaya hazırlanıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT’nin kurucuları arasında yer alan Aykan Safoğlu ve Serkan Zihli ile konuştuk.

Nasıl oluştu kulüp kurma fikri ve ne kadar zamandır çalışıyorsunuz?

Akyan Safoğlu: Okula ilk girdiğim zaman böyle bir fikir aklımda yoktu. Üniversite bünyesinde resmi olarak kurulan kulüplerle karşılaşmadım ama yine de birtakım hareketlerden haberdar oldum. Bunlardan biri Legato (Üniversitelerarası Gay ve Lezbiyen Topluluğu)’ydu. Bilgi’de ‘Gepgenç’ isimli bir festival düzenlenmişti. Fikir alışverişinde bulunulup çeşitli sunuşların yapıldığı bir etkinlikti. Orada bir sunum yaptık 2-3 aktivist arkadaş. Sunumdan sonra Bilgi Üniversitesi’nde acaba biz de bir şey yapamaz mıyız diye düşündük. 2.5 ay önce toplantılara başladık. Tüzüğümüzü hazırlayıp rektörlüğün onayına sunduk. Tabii, ağır işleyen bürokrasiden dolayı kulübün aktif hale gelmesinde gecikme yaşandı.

Serkan Zihli: 2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde eğitimime devam ederken Legato’yu keşfetmiştim. Legato daha önce Boğaziçi Üniversitesi’nde toplanmış sonra da dağılmıştı ve yasal bir durumları yoktu. 2001 yılında tekrar hareketlenmeye başlayıp Türkiye’nin diğer illerindeki insanlara da duyurular geçip örgütlemeye çalıştık ve canlı 2 sene geçirdik. Legato daha sonra, ilk zamanlarındaki aktifliğini kaybetti ve sadece bir yazışma ailesi olarak kaldı. Üniversitelerde de sonrasında ciddi bir girişim olmadı.

Legato ilk kulüp olarak biliniyor ama siz de Türkiye’nin ilk üniversiteli eşcinsel kulübü olarak lanse oldunuz. Bu nasıl oluyor?

A. S.: Legato’da öğrenciler toplanıyordu ama bunlar rektörlükten gizli yapılan toplantılardı. Legato’nun eksiği, grup dağılınca geriye kalacak birikimlerin, bir yapının olmamasıydı. Eğer senden sonrakilere o deneyimleri aktaramıyorsan takip edenler dağılabiliyor. Bir kulüp olursak devamlılığını sağlayabiliriz diye düşündük. Seneye dönem başında kulübün aktif olduğuna dair rektörlüğe bir yazı vereceğiz ve aktivasyon devam edecek.

S.Z.: Legato’da toplantılar okullarda değil, hep başka mekanlarda yapılıyordu. Yıldız’da okuyorken, hocalarımızdan bazıları durumdan haberdardı ve bir fakülte içinde ismi konmadan ama içeriği bilinen bir toplantı yaptık, sonra rektörlüğün uyarısıyla toplantılara son verildi. Legalleşmeye en yakınlaştığımız an da budur.

OKUL DIŞINDA DA AKTİFİZ
Kulüple birlikte neyi hedefliyorsunuz?

A.S.: Kurucu üyelerimiz arasında heteroseksüeller de var. Cinsel yönelim hakkında bilinçlenmeyi hedefliyoruz öncelikli olarak. Homofobi nedir bunu tanımlamak, üniversitenin içinde homofobik vakalar yaşanıyorsa bunlara müdahale edebilecek ve bürokrasiye de dahil olabilecek bir yapıya ulaşmak gibi amaçlarımız var. Eşcinseller kendilerini yalnız hissetmemeli çünkü biz varız. Bir zaman önce biz de aynısını düşünüyorduk; kimsenin biz gibi olmadığı söyleniyordu bizlere. Her kim olursa olsun kendini kötü hisseder ve biz bu algıyı kırmak istiyoruz ilk önce. Bizim gibiler var; yalnız değilsiniz. Bu bir eşcinsel propagandası değil; sadece biz de sesimizi duyuruyoruz, biz de varız ve buradayız diyoruz. Heteroseksüel dünya kendini çok ciddi biçimde dayatıyor zaten.

S. H.: Genel olarak çalışma alanımız üniversite. Sadece eşcinseller olsun kulüpte başkası olmasın diye bir derdimiz yok. Studio Live’da kulübün de logosunu katarak ‘Art and Gender’ adında bir etkinlik düzenledik. Çağdaş sanatçılar video performans sergilediler. Görsel sunular ve daha sonra da parti yaptık. Gösteri sanatları eğitimi aldığım için işin bu tarafına destek olmaya çalışıyorum. İnsanların dikkatini çekmek için afiş çalışmaları var şu an ve ardından film gösterimleri yapmayı planlıyoruz. Konuşma ve konferanslar da olacak. Tanışma toplantımız, 17 Nisan Salı günü Kuştepe Kampusu kantininde.

Birçok kişiyi kapsayacak etkinliklerken bunlar, neden sadece Bilgi Üniversitesi öğrencileri üye olabilecek, prosedür gereği mi?

A. S.: Bürokratik süreçleri takip ederek üniversite içinde kurduğumuz bir kulüp, aslında zaten o okul için faaliyet göstermeli. Öncelikle okul içinde ama yine kendi isteğimiz ve emeğimizle çıkardığımız işleri, Serkan’ın da az önce söylediği gibi okulun içinde olmayan bir mekanda da sunabiliyoruz. İlk önce, kendi içinde olduğumuz yapıyı dönüştürmek adına hareket ediyoruz.
Ülke şartlarını düşündüğümüzde ‘out olmak’ (açılmak) bireylerin özellikle iş hayatları için tehlike arz etmeyecek mi?

A. S.: Ben erkek bir eşcinselim. Adı benimle birlikte anıldığında bundan rahatsızlık duyacak, “acaba o da mı öyle” düşüncesine sahip olacak ve sırf bu yüzden benimle iletişime geçmeyecek olan bireyler varsa görüşmeyebiliriz tabii. İlla ki eşcinsel olanların da bizle temasa geçmesini beklemiyoruz. Eşcinselliğini açıklamak zorunda da değil, böyle bir şart da yok. Açılmak ya da açılmamak, bu herkesin kendi başına karar verebileceği bir şey. Çok rahat olunan meslekler olabilir ama şu rahat, bu değil diye kesin sınırlar çizmek de mantıksız. Sert mesleklerde olup da açılabilmiş insanlar tanıyoruz.

S.H.: Bazı alanlar var ki, örneğin sanat ya da tasarım gibi, insanlar bu mesleklerle uğraştıklarında çok rahat davranabiliyorlar. 8-9 yıl medyada da çalıştım ve hiçbir zaman saklamak zorunda kalmadım ya da bana hiç kimse kalkıp da “a eşcinsel misin?” demedi. Ama tabii ki bir avukatın durumu çok daha zor olabilir. 9 senedir out’um ama 9 yıl öncesiyle bugün arasında dağlar kadar fark var. Artık internet var ve bir uçtan diğer uca insanlar birbirini bulabiliyorlar. Var olan bir şeyin örtüsü yavaş yavaş kalkmaya başladı.

Olumsuz tepki alıyor musunuz?

S. H.: Daha çok başındayız işin. Afişleri yeni hazırlayıp asıyoruz ve bu yüzden 1-2 hafta sonra yanıt verebiliriz bu soruya. Hocalardan da olumlu tepkiler alıyoruz ama genel tepki adına bir şey söyleyemeyiz henüz. Şunu söyleyebilirim mesela; özgürlükler alanında her zaman iki ileri bir geri durum var Türkiye’de.

A. S.: Şu ana kadar hiç kötü tepkiyle karşılaşmadım bundan sonrası için de konuşmak biraz kehanet olur. Okulda da kemikleşilecek diye bir şey yok, bu yönetimlerle de ilgili, tam tersi de olabilirdi. Yakın zamanda, okulun psikoloji biriminin homofobisini test etmek adına bir broşür projemiz olacak.